20061225

Yüksek kontrast

Bu mesajda bahsetmeyi planladığım bir grup vardı: Hrsta. Ona geçmeden önce günümün en güzel vakitlerini geçirmemi sağlayan bir konserden bahsetmek istiyorum. Konser, Moloko'ya ait (Hstra'dan ne kadar farklı bi' grup olduğunu anlayacaksınız, o konuya sonra değineceğim).

Moloko, Róisín Murphy -vokal- ve Mark Brydon -basçı- isimli müzisyenlerin oluşturduğu bir grup. İzlediğim konser, grubun 2004 yılı Pinkpop festivalinde gerçekleştirdiği
performansıydı. Bu performansı bana ileten değerli arkadaşım Uğur (: neler beklemem gerektiği konusunda beni bilgilendirmişti, özellikle de vokalleri konusunda. Giydiği "ilginç" kıyafetlerden başlayıp, şarkı söylerken bazen yerlerde sürünmesine kadar pek çok ilginç şeyden bahsetmişti. Ben de uzun süre önce TV'de kısa bir süre de olsa izlediğim performanslarını hatırladım, doğrudur dedim:) Bütün bunlar, sesini bu kadar olgun kullanan bir vokale zıt düşüyor diye düşünmemek mümkün mü? Eve gelince ilk yaptığım şey bana kopyaladığı videoyu açmak oldu. Şu şekilde özetleyeyim yaşadıklarımı: "Kesinlikle bu kadarını beklemiyordum. Uzun süre bu yazıda kullanmak üzere düzgün görüntü alabilmek için uğraştım, çünkü sahnede bir saniye bile sabit durmuyorlar:)"

Bilmeyenler için grubun tarzından bahsediyim az çok. Wikipedia "electronic/pop" demiş, last.fm'de "electronic", "dance", hatta "chillout" diye taglemişler. Benim konserde gördüklerim ise süper bir funk havası, büyüleyici vokaller, sahnede yerinde bi' saniye bile duramayan elemanlar, insanı sürükleyen elektronik altyapılar. ( Neden bu zamana kadar grubun farkına varamamışım diye kızdım kendime, tam da bu tarz işleri toparlamaya çalıştığım bi dönemin arkasından. ) Konseri izlerken oldukça tanıdık melodilere eşlik etmek başlı başına bir zevkti, funk'ın, klavyelerin - sampleların - syntlerin (sahnede 7-8 klavye saydım, iki de klavyeci. Birisi samplelar üzerinde oynuyordu, diğeri başlı başına bi manyaktı, yanda resmi olan:)bazen enstürmanlarını bırakıp sahnede dans etmeye başlıyor kendisi. ) en güzel tınılarıyla harmanlamaları da benzersiz bi deneyim sundu.

Konserde bütün bildiğim şarkıları duymak çok hoştu. Statues albümünden çoğu şarkıyı çaldıklarını farkettim -şu anda da o albümü keyifle dinlemekteyim-. "Sing it back" gibi diğer çok bilindik şarkılarını da eklemişler listelerine. Forever More şarkısı özellikle bahsedilmesi gerek bir performansa sahip, şarkıyı dakikalarca uzatmışlar. Bi yandan dans ederken, bi yandan önce
"Somebody tell me
How could there be nobody
Nobody to love me
And this life is so empty
There's nobody to love me"
diyorsunuz, sonrasında ise
"endless tears
forever joy
To feel most every feeling
Forever more"
sözleri geliyor, bi yandan da ritme vücudunuz ayak uyduruyor, şarkı devinim içinde çok hoş noktalara götürüyor sizi. Kim demiş insan bi yandan dans ederken, bi yandan bu sözleri söyleyip aynı anda içten olamaz?

Sıra itiraflarda :) Ben vokallerinin (Roisin Murphy) bu kadar sempatik olduğunu bilmiyordum. Sempatik yetersiz bir kelime aslında kendilerini anlatmak için, sahnedeki çocukça davranışları, rahatlığı, kendini kaybetmesi, vokallerinin etkileyiciliği. Ben bu kadarını diyim, kalanını siz anlayın. Konser sonunda kendini seyircilerin üzerine bıraktı, sonra yere ayakları değdi ve ben ne olduğunu anlayamadan bir daha seyircilerin üzerindeydi. Forever More şarkısında elinde büyük bir gül demeti vardı, sonra bi kısmını koparıp kafasından aşağı bıraktı, kalanlarını ısırdı, sahnedeki platformlar dar geldi:). Kendisinin yan tarafta fotosu duruyor olmalı. Çok fazla fotoğrafla uzatmak istemiyorum yazıyı, şimdilik bu kadarıyla idare ediverin. O anlar yakalamakla bitmez. Grubun ne kadar canlı bir performans sergilediğini ise şimdilik hayal edin, mümkünse bi yerden konser görüntülerini bulun.

Öyleyse son durum nedir Moloko cephesinde? 2006'da Catalogue isimli best-of'ları çıkmış, son albümleri, benim de oldukça tanıdık olduğum albüm olan Statues 2003 yılında piyasaya sürülmüş. Şimdi bi yerlerde grubun sonlanmadığını, sadece ara verdiğini okudum. Umarım geri dönerler yakın zamanda, ama hemen olmasın bu, biraz şarkılarını sindiriyim, çok bencilimdir bu konularda:) Vokalleri, bir dergiye 2005'te yaptığı açıklamada ise (basçı ve vokal, grubun ana kadrosu, hatırlatırım) "Mark'la Statues albümü turnesinden sonra el sıkışıp ayrıldık, bir daha da bir araya gelmedik" demiş. Basçıyla aralarında uzun sürmüş olan bi ilişki de varmış, ancak anlaşılabileceği üzere ilişki sonlanınca grup da "askıya alınmış". Neyse, karışmamak gerek böyle konularda, benim tek istediğim o müziği ve vokali canlı canlı "görebilmek".

Moloko'yu bir süre daha yakından araştıracağım, bulacağım ilginç bilgileri başka bi yazımdam paylaşabilirm umarım sizlerle.

Evet, şimdi şu danstı, mutluluktu, bunlardan biraz uzaklaşalım, gerçeklerle yüzleşelim. İlk yazıdaki bu full kontrast havası beklediğim/planladığım bir şey değildi, belirtmeden edemeyeceğim. Moloko bi anda çıktı ortaya, izlediklerimi yazmazsam içimde kalacaktı:)

Asıl bahsetmek istediğim grup, Hrsta. Grubun isminin doğru yazılışı Hṛṣṭa imiş, kopyala-yapıştırdan başka şekilde şahsen yazamıyorum doğru adını, dosya tagleri de o karakterleri doğru gösteremeyebiliyor, o yüzden kısaca "Hrsta" diyebiliriz kendilerine benim tahminim.

Geyiği çok uzatmadan size grupla ilgili hikayemi anlatayım. Grup hakkında ilk öğrendiğim şey çıkış albümlerinin kapağı oldu. Yanda gördüğünüz resim, başka müzik paylaşımı bloglarında dolaşırken karşıma çıktı, sonrasında da o sayfaya her girişimde o resmi arar hale buldum kendimi, "L'Éclat du Ciel Était Insoutenable" isimli albümün kapağı olduğunu farkettim. O resmin içindeki müziği merak edip indirmeye başladım. Linkleri bulduğum sitede Set Fire To Flames ve Fly Pan Am gruplarının mp3'leri de bulunuyordu, o yüzden nelerle karşılaşacağımı az çok tahmin edebilmekteydim. Ancak buna rağmen, benim için bir sürpriz gerçekleşti. Grubun -projenin mi demeli yoksa- asıl sahibi Mike Moya imiş, kendisi Godspeed You! Black Emperor'un kurumunda yer almış kişilerden. Bu sürprizim güzel olduğunu belirtmeme sanırım gerek yok -belirtmiş mi oldum şimdi, tüh:)-. Ve bütün bu şaşkınlığın üzerine albümü dinlemeye başladım, aralarda sık sık repeat'e alarak şarkıları.

Benden bu projeyi GYBE ile karşılaştırmamı bekliyor olmalısınız, yada GYBE'ı tanımıyorsanız, en azından bazı fikirler edinmek istiyorsunuzdur. Sizi daha fazla bekletmeden, özetlemeye başlıyorum. Mike Moya'nın minimalist müzik yaklaşımı burda da devam ediyor, ancak bu sefer zaman zaman melodiyi kuran vokallerle birlikte! Vokalleri Mike Moya yapmış. Sesinin çok akıcı olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu kötü bir şey değil şarkıların yapısı düşünüldüğünde, duyduğunuz kirli, boğuk ve zaman zaman garip tınlayan vokaller o şarkıların ihtiyacı. Şarkılarda, genel dinleyicinin alışık olduğu akorlu yapılar, oldukça karanlık kurgularla ile işlenmiş, GYBE'den alışık olabileceğiniz o tadı barındırıyor. GYBE'den farkı ise akışların çok daha belirgin olması, tarza uzak olan kişiler için bile ilginç deneyimler sunabilecek bir tad yakalamış bence. Ritm gitarların sık kullanımı, çok daha anlaşılır kılıyor yapılan müziği. Tedirgin edici yaylılar, tok, derin gitar tonları, akustik bir hava albümlerinin diğer ağır basan özelliklerinden. Vokaller yer almadığında ise "çevreleyen ses" ("ambient noise", nasıl çevirsem bilemedim:) kategorisinde değerlendirilebilecek parçalar barındırıyor ara sıra. Bütün o minimalist yaklaşımlar, sizin içinizde yer alanların araları doldurmasını sağlıyor, vokaller girdiğinde ise sanki Mike Moya'nın algıladığı hikayeleri dinlemeye başlıyorsunuz (o ilgimi çeken resmi anlatan şarkı Lucy's Sad olmalı, şu anda dinlediğim şarkı.). Zaman zaman biraz daha sert, ritmik tınlayan şarkılarla da karşılaşıyorsunuz ("...And We Climb" gibi). Aralarda daha epik hikayeler anlatabileceğine inandığım şarkılar da var

Grubun diskografisi şu şekilde:
[2001] L'Éclat du Ciel Était Insoutenable
[2005] Stem Stem in Electro
Resmi siteleri: http://www.hrsta.org/

Eğer Hrsta ile ilgili anlattıklarım dikkatinizi çektiyse, yakın zamanda yorumlar altına göndereceğim linkleri merakla bekleyebilirsiniz.

aDiL

(* ilk yazıda amma uzatmışım:) okuduğunuz için teşekkürler... *)

20061223

yeni ve müzik . . .

Bloguma hoşgeldin.

Sonunda müzikle ilgili yazılarımı paylaşabilmek için en iyi yolun bir blog açmak olduğunu anladım. Son dinlediğim albümler, incelemeler, öneriler, ... , müzikle ilgili aklıma ne gelirse -kaybolmalarına izin vermemek için- bu sayfalarda arşivlemeyi planlıyorum. Bağımsız, ciddi ve de kişisel. Bunlardan başka bir sınırı olmayacaktır yazılarımın.

İlk giriş yazımı şöyle ilginç bi' cümleyle sonlandırsam nasıl olur acaba?
Etrafınızda müzik yoksa, içinizdeki sessiz melodiyi dinleyin.
Hmm, fena olmadı. artık nasıl anlarsanız:)