somafm maceralarımdan birisindeydim, beat blender ya da groove salad kanalıydı, tam hatırlamıyorum. Bir anda çalan şarkı dikkatimi çekti, ismine baktım: dZihan & Kamien - Ford Transit. Duyduklarım karşısında etkilenip, ufak bir araştırma turu yaptım. Bu esnada "Streets of Istanbul" adında bir şarkıları olduğunu öğrendim. Ve bu, benim için -şu anda sizleri için de olabilir- sonrası için bir spoiler'dı aslında:) . dZihan & Kamien nasıl bir müzik üretir, bakış açısı nedir, başlıkta neden "live in vienna" yazıyor gibi sorular üzerine bilgi almak üzere buyrunuz yazıya:)
dZihan & Kamien, ismini, grubu olusturan iki kişinin soyadından almış : Vlado dZihan ve Mario Kamien. Vlado dZihan Bosna'lı, Mario Kamien İsviçreli. Onları bir araya getiren / güç veren şey de doğu (özellikle Türk ve Arap) melodilerine olan hayranlıklarıymış. Şarkıları, batının jazz'ını, elektronik müziğin ritm yapısını, heyecanını, doğunun da melodilerini en iyi harmanlayanlar şarkılar arasında yer alıyor çoğunlukla. 2000 yılından bu yana 3 ana albüm (Freaks & Icons, Gran Riserva ve Fakes), bir de remix albüm (Refreaked) çalışmaları var. Albümlerindeki kadrolar incelendiğinde Türk isimlere rastlamak mümkün, discogs sayfalarindan bilgilere ulasabilirsiniz (Live in Vienna konserinde yer alan müzisyenleri hemen aşağıda da bulabilirsiniz.). Beraber çalışmayı en çok istedikleri isim ise Sezen Aksu imiş, şaşırmadım desem yalan olur. (Sezen Aksu, benim için ufaklığımdaki tatil yolculuklarımda arabada saatlerce çalan şarkılara sahip bir isimdir, daha fazla ilgi göstermişliğim yoktur. Bu nedenle de sadece eğlenceli şarkılar yapar diye bilirim :p ) Bir grubun doğu-batı entegrasyonunu amaçladığının söylenmesi ilk başta dikkatimi çekebilen bir özellik olsa bile, asla sonuca kısa yoldan ulaşmaya çalışmam:) En sevdiklerim, anlarıma bıraktıkları etkileri biriktirerek zamana karşı savaş vermişlerdir ve downtempo'da kilit nokta, kalite, ambiyans, groove, prodüksiyon, hatta esinlenilen sesler ve yerlerdir. Evet, dZihan & Kamien, müziklerinde doğu ezgileri kullanıyor, ama bu amaçları değil araçları. Albümleri son derece akıcı, doğal bir şekilde birleşen sesler içeriyor, uyumlu kültürel bir köprü gibiler. Bu köprünün daha çok batı tarafı için müzik yapıyorlar ve batıya hitap ediyorlar denilebilir. Bu görüşü destekleyen en temel nedenler de doğuya ulaşmanın daha zor olması ve dZihan & Kamien'in müziklerinde doğuyu tatlandırıcı olarak kullanılıyor olmaları bence.
Grup hakkında giriş bilgilerinden sonra gelelim yazının ana amacına. İlk, "Ford Transit" isimli sarkılarını duyduğumu söylemiştim soma fm'de, ama bunun canlı bir kayıt olduğunu söylememiştim. Nasıl Bonobo'nun canlı performansı konusunda hayranlıkla dolu ön izlenimlerim varsa ( bunun asıl nedeni son derece zengin bir sahne ve müzik görselliği, böyle bir izlenim için fotoğraflara, sahnede duran müzisyenlere ve bonobo'nun geçmiş albümlerine bakmak yeterli. ) aynı şeyi dZihan & Kamien için de söyleyebilirim, hatta bu sefer söylediklerimi kolaylıkla ispatlayabilirim, "Live In Vienna" albümü sayesinde. Sahnede yaklasik 20 müzisyen, samplerlar, keyler, synthler, perküsyon, gitar, bas, turntable, vazgeçemedikleri "yaylılar", gereken yerlerde vokaller... Konseri dinlediğiniz süreç içerisinde kendinizi uyuma, ambiyansa ve pek çok zaman funk'a bırakmaniz bence mutlak:) Downtempo genel janrında böyle resmi orkestral yapıyla desteklenen konser albumlerine ulaşmak pek kolay değil, diğer yandan tarzı bir kenara koysak bile, da bu kalitede bir konseri de bence ne tarz müzik takipçisi olunursa olunsun dinlemek, fikir sahibi olmak önemli:)
Vienna konseri kaydını dinlerken, ufak bir karşılaştırma yapma fikri oluştu kafamda. Bu konserin kayıtlarına ulaştığım sırada, Brooklyn Funk Essentials'in In The Buzzbag isimli albumlerine de ulaşmıştim (önceden biraz da olsa dinledigim bir albümdü). Brooklyn Funk Essentials konseriyle ilgili izlenimlerimi de burada paylaşmıştım, yani konser grubun performansları ve albumleri konusunda bir miktar deneyim sahibi olduğum söylenebilir. Müziğin ruh üzerine bıraktığı etki düşünüldüğünde Brookly Funk Essentials dinlerken mutlu olan bir kişi, bu konseri dinlerken (izlerken ya da, orada olmak apayrı bir deneyim olurdu!) zevkten dört köse kesin :) Kısa süren karşılaştırmanın kısa sonucu: bence dZiahn & Kamien'in müziğinde her şey çok daha doğal, çok daha yerinde, çok daha heyecanlı, çok daha groovy :)
Aldığım keyfi en yüksek noktaya taşıyan şarkılar ve birkaç ufak not da şöyle:
* basmati (vokal samplelari! ister dans edin, ister yayılıp keyfinize bakın [chillout tanımlarım bölüm 2:D] )
* before (ambiyans! )
* slidingdub (funk!)
* drophere (güzel bir easy listening tadı)
Live In Vienna konserinde yer almış müzisyenler:
* Çello - Özer Arkun
* Kaval - Türker Dinletir
* Darbuka - Misirli Ahmet
* Saksafon - Levent Altindag
* Trombon - Aycan Teztel
* Trompet - Senova Ülker
* Viola - Ibrahim Sentürker
* Violin - Adnan Karaduman , Ayhan Senyaylar , Baki Kemanci , Erhan Senlayar , Sürkü Büyükcinar
Yabancı kadro da şu şekilde:
Bas - Willi Langer
Co-producer - Christian Kardeis
Conductor [Strings] - Christian 'CK' Kardeis*
Davul - Andrew Small
Gitar, Sampler - Kamien
Keyboard, Piano - dZihan
Perküsyon - Sammy Figueroa
Turntable - DJ "Mangito" Mango*
Sanatçılar albümün discogs girdisinden alınmıştır. Görüldüğü üzere canlı orkestranın önemli kısmı "biz"den :)
Yazının sonunu biraz genel bir değerlendirmeyle bağlamak istiyorum: Modern batı müziğinde artık doğu'ya daha çok bakılıyor ilham için, çünkü doğu onlar için 'yeni' olan, 'farklı' olan, yepyeni seslerle, müzik dokularıyla çalışma imkani buluyorlar. Ve bunları yaratıcılık ya da ilgi çekmek amacıyla kullanan pek cok isim var. Müzik yolculuklarının bir evresinde, bir şekilde doğu'ya, belki de bizim topraklara uğruyorlar. (Jens Buchert de bu isimlerde birisi örneğin.) Artık yeni şarkıları dinlerken gerek türkçe sözlere, gerek bu tarafların etnik enstrümanlarına, düzenlemelerine rastlarsak modern ritmler arasında, çok da şaşırmamak gerekli :)
inceleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
inceleme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20080802
20070214
Jeff Buckley - Live at Sin-é kayıtları
Bugün, Live at Sin-é kayıtlarını dinlediğim ilk gün. Tekrardan Jeff Buckley'in gücünü hissettim. 2003 yılında çıkan ve 2CD içeren Legacy Edition adı altında yayınlanan versiyonu, -şu ilk kez dinlediğim anlarda bile- yeri asla doldurulamayacak bir albüm olduğunu anlatabiliyor.
Sadece gitarı, sesi ve bunları kontrol eden ruhu yer alıyor bu canlı kayıtlarda. Albümün bir kısmı Jeff Buckley'in seyircilerle kurduğu sohbet/diyaloglardan oluşuyor, son derece samimi, insanı sıkmayan, zaman zaman gülümseten, zaman zaman hüzünlendiren anlar bence. Kalanı, daha önce yayınlanmamış olan pek çok cover (hiçbirini tanımıyordum öncesinde.) ve Grace'de yer alan unutulmaz şarkılarının birkaçı. Monologlar, bu şarkıların süresinden çalmışa benzemiyor. Bu albümde yer alan yaklaşık 20 şarkı, müzik beklentilerinizi karşılayacaktır mutlaka. Bu albümün yerini doldurulmaz yapacak olan şey, eğer birkaç saat boyunca Jeff Buckley'in sesini efsane Hallelujah şarkısındaki duyguda, ve gitarını tüm odayı dolduran temiz ruhuyla dinlemek istediğimde tercih edeceğim bir albüm olacak olması.
Kulağınızda sadece Jeff Buckley'nin anlattıkları, sanki kendinizi "orada" hissedercesine yakınınızda. İnsan bazen daha fazla ne isteyebilir ki?
Sadece gitarı, sesi ve bunları kontrol eden ruhu yer alıyor bu canlı kayıtlarda. Albümün bir kısmı Jeff Buckley'in seyircilerle kurduğu sohbet/diyaloglardan oluşuyor, son derece samimi, insanı sıkmayan, zaman zaman gülümseten, zaman zaman hüzünlendiren anlar bence. Kalanı, daha önce yayınlanmamış olan pek çok cover (hiçbirini tanımıyordum öncesinde.) ve Grace'de yer alan unutulmaz şarkılarının birkaçı. Monologlar, bu şarkıların süresinden çalmışa benzemiyor. Bu albümde yer alan yaklaşık 20 şarkı, müzik beklentilerinizi karşılayacaktır mutlaka. Bu albümün yerini doldurulmaz yapacak olan şey, eğer birkaç saat boyunca Jeff Buckley'in sesini efsane Hallelujah şarkısındaki duyguda, ve gitarını tüm odayı dolduran temiz ruhuyla dinlemek istediğimde tercih edeceğim bir albüm olacak olması.
Kulağınızda sadece Jeff Buckley'nin anlattıkları, sanki kendinizi "orada" hissedercesine yakınınızda. İnsan bazen daha fazla ne isteyebilir ki?
20070201
DJ Shadow _ Endtroducing... ( ve sorular)
bugün, başlıkta adı geçen albümü dinlemeye başladım. çok akıcı bir albüm, önceden UNKLE'ı oldukça seven biri olarak, aradığım/beklediğim/(belki de ihtiyaç duyduğum) bir albüm.
Guiness'te "tamamen samplelardan oluşan ilk albüm" olarak yer alıyormuş. yani, albümde kullanılan tüm şarkılar/besteler, bir şekilde başka parçalardan alınmış örnek seslerin kullanılmasıyla oluşturuluyor. 90'ların en önemli albümlerinden birisi, DJ Unkle'ın ise yayınladığı ilk LP'si. nasıl o samplelardan bu güzellikte bir bütün yaratabilmiş, çözemiyorum. Scratch'le üzerinde oynanmış vokal örneklerini seçebiliyorum aralarda, o kadar :) ne beklemilisiniz peki albümden? UNKLE'i biliyorsanız, benzer beatler bekleyebilrsiniz, trip-hopun biraz hüzünlü havasını bekleyebilrsiniz, asla abartı kullanılmamış scratch'ler bekleyebilrsiniz, zaman zaman düşük tempolu, ama hala güçlü sesler bekleyebilirsiniz. eğer ritm tabanlı müziklere alışık değilseniz, başta garip gelebilir. basit ritmler beklenmemesi gerektiği, prodüksiyonda bu alanın odak noktası olmasından tahmin edilebilir. elbette ki yetenekli kişiler en iyi ve orjinal eserleri yaratacaktır, kullanılan ekipmanlardan ve yöntemlerden bağımsız olarak.
DJ Shadow'un tam bir plak manyağı olduğunu bir belgeselde hayranlıkla öğrenmiştim. gittiği şehirdeki plak satan dükkanları teker teker tesbit ettiği, bazılarının alt depolarındaki binlerce plak arasında saatlerce vakit geçirdiğini, başka insanlar, djler o dükkanlara ulaşamasın diye şehirdeki telefon kulübelerindeki rehberlerden o dükkanların telefonlarını içeren sayfaları yırttığı söyleniyordu. böyle davranan bir insandan sıradışı işler beklenmeli bence. jazdan, hip-hop'a, soul'a, rock'a bir çok türde şarkıdan örnekler kullanmış. yarattığı tür ise, ....., dinleyin, ve görün. internetten bulmak zor değil. işinizi zorlaştırmadan benim kullandığım linki veriyim, high quality vbr, 2 cd, her zip ayrı açılabiliyor.)
alttaki linkte bu albümde kullanılan samplelarla ilgili bilgiler de bulunuyor. benim sorum da burda başlıyor aslında :)
o girdideki "entroducing: " başlığının altında yazan şarkılardan birkaçına sahip birilerin var mı?
ikinci sorum da breakbeat nasıl üretilir :) bir yerde bu konuyla ilgili yazılara denk gelmişsinizdir belki.
(sonradan gelen not :) wikipedia yardıma yetişir:
.... The only piece of kit Shadow used to produce the album is the AKAI MPC60 12bit sampling drum machine.
Şu anda 2 adet akai mpc3000 kullanıyormuş, bir laptop, pro tools, pitch transposer. daha ne olsun :)
Sanırım breakbeatleri burdan elde ediyor. Breakbeatlerle ilgili bilgisi olanların hala yardımına ihtiyacım var. )
teşekkürler.
*aDiL
.. the stage is set.
.. listen to this, just..listen to this, just..listen
.. fruity loops'taki örnekler işe yarar mı acaba :) sequencerlar, looplar, ritm işini halleder gibi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)